Öğrencilerin çoğu genellikle kabul edilemez biçimde davranır, öğretmenleri ve arkadaşları için sorun yaratırlar. Öğretmenler için bu çok önemli bir sorundur. Okulda ve sınıfta karşılaşılan disiplin sorunu göz ardı edilemez.
Öğretmenlerin sınıfa girdiklerinde, disiplin kurmak için zaman yitirmek yerine, öğretmek istemeleri doğaldır. Genç ve deneyimsiz öğretmenlerin çoğu kendilerini yeterli ve becerikli bulduklarından, sınıfta disiplin sorunu ile karşılaşmayı pek beklemezler. Deneyimli öğretmenleri çoğu ise disiplin kurmaları gerektiğinde, bu olayın sevimsiz olduğunu öğrenmişlerdir. Onlar da uğraşmak değil öğretmek, öğrencilerin öğrendiklerini görmekten duyulan zevk ve gururu tatmak isterler.
Peki, yanlış nerededir? Neden bu kadar çok öğretmen öğretimle geçmesi gereken zamanın büyük bölümünü sınıfta düzen kurmak için harcar? Çünkü, öğretmenler genelde disiplini ceza tehditleri, cezalar ya da sözlü utandırmalarla ve suçlamalarla sağlamayı öğrenmişlerdir. Ne yazık ki bu yöntemler iyi sonuç vermez. Genelde bastırıcı ve güce dayanan yöntemler direnci, baş kaldırmayı ve karşılık vermeyi kışkırtır. Bu tür baskılar öğrencilerin davranışlarında değişiklikler oluşturmakla birlikte, öğretmen sınıftan ayrılır ayrılmaz ya da tahtaya döndüğünde, çocuklar yine eski davranışlarına yönelirler.
Sınıfta ya da okulda disiplini sağlamak için kurallar birlikte oluşturulmalıdır. Öğrencilerin aktif olarak katıldıkları toplantılarda kurallar oluşturulabilir. Bu toplantılar tüm sınıfın ya da okulun katılımı ile yapılmalıdır. Bu tür toplantılar öğrencileri kurallara uymaya daha çok güdüler: bunları sadece öğretmenin koyduğu kurallar olarak değil, kendi kuralları olarak görürler. Bu tür toplantıların bir başka yararı da öğretmenlerin kural uygulayıcısı olarak daha az zaman harcamalarıdır.
Öğretmenler disiplin ve düzeni sağlamak için güç kullanmayı gerektirmeyen yöntemleri uygulama becerilerini artırdıkça, disiplinle ilgili konularında yepyeni bir dil kullanmaya başladıklarını da göreceklerdir. Geleneksel güç dilinin yerini artık güç kullanmayan yöntemin dili almıştır. Öğretmenler şu terimleri gittikçe daha az kullandıklarını belirteceklerdir. “Denetim”, yönlendirme”, ”cezalandırma”, “gözdağı verme”, “sınırlar koyma”, “zorlama”, “kuralları hatırlatma”, “sert olma”, “kınama”, “emir verme”, “isteme”, vb. Disiplin sözcüğü bile yavaş yavaş kaybolmaya başlar. Bu ifadelerin yerine öğretmenler “sorun çözme”, “etkileme”, “yüzleşme”, “işbirliği yapma”, “ortak bir amaçla birleşme”, “birlikte karar verme”, öğrencilerle çalışma”, “karşılıklı anlaşmalar yapma”, “gereksinimleri karşılama”, gibi yeni deyişleri kullanmaya başlarlar.
Hangi öğretmen eşini ve arkadaşını “disiplin altına” almaktan söz edebilir? Öğretmenler evlilik ya da arkadaşlık ilişkilerinde emir verme, yönetme, kural koyma, cezalandırma, azarlama, sınır koyma türünden ifadeleri değil söylemek, düşünmezler bile; çünkü güç ve otoritenin er ya da geç bu ilişkileri bozmasının kaçınılmaz olduğunu bilirler. Öğretmenler arkadaşları ile olan ilişkilerini nasıl güzel konuşma ve etkin dinleme ile yönetebiliyorlarsa öğrencileri ile olan ilişkilerini de aynı biçimde yönetebilirler. Burada önemli olan öğretmenlerin kendilerini bir otorite olarak görmeyip ilişkileri normal arkadaşlık gibi, ikna ve mantık yolları ile sürdürmeye çalışmasıdır. Öğrencilerini korkutmadan onların isteklerini dikkate alarak, aynı zamanda imkan ve şartları da göz önüne alarak olaylara yaklaşmalıdır.