Facebook‘un 900 milyondan fazla kullanıcısı bulunuyor. Burada bir Facebook çılgınlığı olduğunu, herhangi bir psikiyatrisin söylemesine gerekyok. Acaba bu çılgınlığın beyin kimyasallarıyla bir ilişkisi olabilir mi?
Araştırmacıların bazıları Facebook ile birlikte beyinde hoşa giden, olumlu duygulanımları harekete geçiren dopamin salgısı arasında bir ilişki olduğunu söylüyor. Güzel bir yemek yediğimizde, para kazandığımızda salgılanan dopamin, çekici bir yüz gördüğümüzde de aynı yollardan geçiyor. Sonuçta hepimiz, arkadaşlarımızı kendi sayfamızda hoş karşılamak için Facebook‘a en beğendiğimiz resimlerimizi yüklüyor; profil fotoğrafımız için dikkatli seçimler yapıyoruz.
Elbette bazı olumsuz anılar da paylaşıma açılıyor, fakat asıl hedefin -gizliden- diğerlerinin oksitosin hormonlarını (sevgi hormonlarını) uyarmak olduğu söyleniyor. Böyle zamanlarda destek görüyor olmak, stres hormonu olan kortizolun etkisini de azaltıyor. Facebook salgılanan dopamini yeterli görmediği zamanlarda, arttırmak istercesine her daim bir yenilik daha sunuyor. Yenilenen her oyunun bu amaca hizmet ettiği söyleniyor.
Biraz daha derinlere inildiğinde, beyindeki ayna nöronların da bu aşamada rol oynadığı görülüyor. Birinin duygularını ifade ettiğini ya da hoşumuza giden bir aktivite içinde olduğunu gördüğümüzde ayna nöronlar ateşleniyor. Şöyle ki, birini gülümserken gördüğümüzde ayna nöronlarımız bizim de gülümsememizi sağlıyor, nedenini bilmediğimiz halde. Sonuçta, duygular bulaşıcıdır ve galiba Facebook bu konunun en kolay işleneceği yuva gibi duruyor.
Kaynak: oyundergisi